18 Ocak 2011

AYASOFYA'NIN GEÇİRDİĞİ ONARIMLAR VE TARİHSEL GELİŞİMİ


1. 558, DEPREMİNDEN SONRA YENİDEN İNŞA


558 Depreminde kubbenin doğu dilimi yıkıldığında, İustinianos, kiliseyi yeniden inşa etme
Projesini, Genç İsidoros’a verdi. Yapının bu yeni mimar tarafından onarılışını, 6.yüzyıl şairi ve tarih
yazarı Agathias anlatır.
Genç İsidoros ve diğer mimarlar ilk olarak, şeklini kendi aralarında analiz ettiler ve neyin sağlam
Kaldığını, neyin zarar gördüğünü şimdi neye benzediğini ve eksikliğinin boyutunu gözlemlediler.
Doğu ve batı kemerleri yerlerinden bıraktılar ve yapıyı, kuzey ve güney kemerlerinin kıvrımında içeri
doğru genişlettiler, pek az daha geniş yapıtlar. Bunu, kuzey ve güney kemerlerini diğerlerine, daha
uygun şekilde yakınlaştırmak için ve eşkenar ahengi düzeltmek için yaptılar. Dolayısı ile, boşluğun
asimetrisini gizleyebilmişler ve küçük bir kısmı geri alabilmişler- dikdörtgenleri yapacak kadar
-tamamından ve böylece dört kemerin üstüne, ortada yükseleni –daire ya da yarım küre veya nasıl
Adlandırmak istiyorlar ise onu –yerleştirdiler. Ve şimdi nispeten daha düz oldu, aynı zamanda iyi kavis
verilmiş ve her yer profilden daha simetrik, daha iyi kuşatılmış ve daha keskin. Dolayısıyla, evvelden
olduğu gibi bakanları şaşkına çevirmiyor, daha güvenli yerine oturuyor.

2. SONRAKİ ONARIMLAR

9. ve 10. Yüzyıllarda meydana gelen bir dizi deprem sonucu kubbede çatlaklar meydana geldi
ve sonunda, 989’da, kubbenin bir kısmı ve batı kemeri yıkıldı. II. Basileios yapının onarımı için Ermeni
mimar Tiridat’ı görevlendirdi ve 13 Mayıs 996’da kilise tekrar hizmete açıldı.
Cyril Mango, imparator III. Romanos tarafından kilisenin ana doğu kemerinin
sağlamlaştırıldığını, 20. yüzyılın başlarına kadar yerinde duran, mozaik bir kitabede de bu olayın kayıtlı
olduğunu söyler.
Kilise, temel formunu, İustinianos zamanında almıştı, fakat sonradan yapının her tarafı
payandalar ile desteklendi. Bunlar, binadaki deformasyonlar neticesinde yapılmış olsalar da, bu
payandalardan hiçbirin, binanın yapısal bütünlüğüne katkıda bulunmadığıni göstermiştir. En eskileri
batı galerisini destekleyen dört tane uçanpandadır. bunlar muhtemele Latin işgali sırasında
eklenmişlerdir. Kuzey ve güney payanda payelerine destek yapan iki çift alçak payanda ise, 1317’de
II. Andronikos tarafından eklenmiştir.
1343 sonbaharında, şehirde bir dizi deprem daha meydana geldi; 6 Kasım 1344’te de başka
sarsıntı oldu. Bu şoklar, binanın zayıflamasına ve 19 Mayıs 1346’da doğu kemeri ile kubbenin üçte
birinin çökmesine sebep oldu. III.Andronikos’un dul karısı ve oğlu V.İoannes’in naipliğini yürüten
imparatoriçe Savoielı Anna, onarıma hemen başladı. Fakat, İoannes VI.Kantakuzenos’un müşterek
imparator seçilmesi ile, tamirat askıya alındı. 1350 civarında, Moskova Grandükası Symeon, kilisesinin
onarımı için büyük bir miktar para gönderdi, ama Kantakuzenos bu bağışı kendi amaçları
doğrultusunda sarf etti ve daha sonra halktan topladığı para ile 1354 yılında restorasyonu
tamamlandı.
Bizans’ın son yüzyılda artık ölmekte olan şehir ile beraber Ayasofya da bakımsız ve tamiratsız
kalmıştı. Bu dönemde Konstantinopolis’i ziyaret eden ve bu durumdan bahseden seyyahlardan
İspanyol elçisi Clajivo, 1403’te geldiği şehir için, “Şehrin her yerinde büyük saraylar, kiliseler ve
manastırlar var, fakat şimdi çoğu harap vaziyette… Ayasofya’nın dış kapıları kırık dökük” der. 1422’de
yazan Floransalı kartograf Buondelmonti’ye göre ise “Ayasofya’nın şimdi sadece kubbesi
durmaktadır, geri kalan her şey yıkılmış ve harabeler içindedir.

3. AYASOFYA’NIN CAMİ OLMASI

Fatih Sultan Mehmed, 29 Mayıs 1453 Salı günü aldığı şehre ilk kez girdikten hemen sonra
Ayasofya’yı ziyaret etmiştir. Kiliseyi inceledikten sonra, cami olarak kullanılması için emir verdi ve ilk
Cuma namazına bizzat katıldı.
Fatih’in kiliseyi camiye çevirmesi, bazı yapısal değişiklikler gerektirdi. Yapının dışına uçan
payanlardalar, doğu ucuna ise istinat duvarları eklenmiştir. Binanın iç mekanına, apsisin doğu
pandantiflerde yer alan altı kanatlı melekler tasvirleri dışında, hemen hemen bütün figürlü
mozaiklerin üst badana ve sıva ile kapatılmıştır.

Dışarıda yapılan yeni yapılardan biri, güneydoğu payandasının üstündeki ahşap minareydi ve
1 Temmuz 1453 Cuma günü, imam buradan ilk öğle ezanını okudu. Fatih’in hükümdarlığının daha geç
bir döneminde, bu ahşap minarenin yerine, bugün yapının güneydoğu köşesinde bulunan tuğla
minare yapılmıştır. Günümüzde, binanın kuzeydoğu köşesinde yer alan taş minare, II.Selim (hd 1566-
74) tarafından, kuzeybatı ve güneybatı köşelerinde yükselen minareler ise, onun oğlu ve halefi III.
Murad (hd 1574-95) tarafından eklenmiştir. Bu üç minare de Koca Sinan’ın, yani bütün payandaları ve
yapının dokusunu 1572-4 yılları arasında onaran, imparatorluk başmimarının eseriydi. I.Ahmed (hd
1603-17) kilisenin çevresini düzenletmiş, I.Mahmud (hd 1730-54) ise yeni bir onarım yapmıştır.
Osmanlı döneminin en son ve en detaylı restorasyon projesini, Abdülmecid (hd 1839-61),
1847-9 yılları arasında, İsveçli Gaspare ve Giuseppe Fossati kardeşlere verdi. Bu onarım sürecinde,
zamanda badana ve sıva ile örtülmüş mozaikler tekrar açılmış, Fossati kardeşlerin gelecekte yerleri
bilinebilsin diye bunları kaydetmesinden sonra üstleri tekrar kapatılmıştı.

4. AYASOFYA’NIN MÜZE OLMASI

Nisan 1932’de, Thomas Whittermore ve Bizans Enstitüsü’nün diğer üyeleri, mozaikleri tekrar
çıkarmak ve onarma görevlerine başladılar ve o sırada Ayasofya, 1934’te müze olarak tekrar açılacak
olan binanın hazırlanması için kapatılmıştı. O zamanda beri, başka restorasyon projeleri de olmuştur;
son olarak da kubbedeki geriye kalan mozaiklerin ve hat süslemesinin tamirleri yapılmış, bunun için
de nefte bir iskele kurmak gerekmiştir.

5.GASPARE FOSSATİ’NİN AYASOFYA ONARIMLARI (1847-49)

5.1. GASPARE FOSSATİ ve AYASOFYA
Fossati’nin İstanbul’a ilk geldiği yıl bile Ayasofya ile ilgilendiği, bugün S.Petersburg’da bulunan
bir sulu boya resminden anlaşılır. Ancak, güneydoğu yönüne bakan bu iç mekan tasviri idealize
edilmiştir, çünkü sayısız görgü tanığı binada bu devirde çok sayıda deformasyon ve bozulmanın
olduğunu bildirir. Son en büyük onarımını 16.yy’ın sonunda Mimar Sinan gerçekleştirir, ancak
ilgisizlikle geçen uzun yıllar sonucunda, bina çok yıpranmış ve bazı kısımları yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya kalmıştır. Bu durum karşısında Sultan I. Abdülmecid (1839-61) Gaspare Fossati gerekli onarım
işleriyle ilgilenmesi için görevlendirir. Mayıs ayında başlayan çalışmalarda Gaspare Fossati artık
inşaatın yetkili mimarıdır.

5.2. YAPIYA VE İÇ DONANIMINA YÖNELİK ÖNLEMLER
Fossati binan statik açıdan sağlamlaştırılmasını en önemli sorun olarak görür, kubbedeki
bozulma ve deformasyonları ve taşıyıcı ayak ile payandalarının dışa doğru açılmasını önemli bir risk
faktörü olarka algılar. Bu yüzden ana kubbenin itici güzünü azaltmak ve payandaların yükünü
hafifletmek için kubbe eteğinin çevresini bir gergi çemberi yerleştitir. Kendince gereksiz bulduğu dört
kubbe payandasını da kaldırır ve galeride söz konusu kubbe yükü altında eğilmiş olan on iki sütunu
tekrar dikey konuma getirir. Ancak bu gün Robert Van Nice’nin röleveleri ve Rovland J.Mainstone’un
son yıllardaki önemli çalışmları sayesinde bu deformasyonların daha binanın yapımı sırasında
başlamış oldukları ve payandaların asıl inşaat planlarının değiştirilmesi suretiyle bugünkü
yüksekliklerine getirilmiş olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Fossati deformasyonların ana kaynaklarını
doğru teşhis etmiş, ancak binanın tarihini yeterince bilmediğinden ve araştırma için yeterli zamanı
olmadığından yapının genel durumu konusundaki bilgilerini tam olarak değerlendirememiştir. Bunun
dışında yapının genel durumu konusundaki bilgilerini tam olarak değerlendirememiştir. Bunun
dışında yapının bütünü ve dekorasyonu için tehlike yaratan kısımların onarımı da büyük bir önem
taşımaktaydı.Fossati statik açıdan gerekli gördüğü yerlerde ve iç dekorasyonun korunmasının
gerektirdiği durumlarda yapının konstrüksiyonuna müdahale etmiştir.
Ayasofya’nın taşıyıcı ayakları, duvarları ve tonozları çeşitli renklerde mermer kaplamalar,
opus sectileler, sütun başları ve frizlerdeki kabartma ve mozaiklerle süslenmiştir. Mozikler 18.yüzyılın
başlarından itibaren kısmen boyalı olan sıva ve alçı katmanları altında kaybolşmuştur. Çalışmaları
sırasında Fossati mozaiklerin büyük bir kısmını çeşitli ölçekteki eksiklerle sıvaların altında yeniden
bulur, Buluşunu Sultan’a anlattığı zaman Sultan önce şaşırır, sonra da çok kızar, çünkü Fossati’nin
onarım için ayrılan parayla altın mozaikleri yeniden ürettiğini sanmıştır. Fossati’ye tüm mozaiklerin
koruması görevini verir. Ancak yapı cami olarak kullanıldığından figürlü tasvirlerin açıkta bırakılması
söz konusu olamaz. Üstleri, ileride daha az katı bir resim yasağının hüküm süreceği bir devirde tekrar
açılabilecek biçimde örtülmelidir. Böylece Fossati mozaik yüzeylerini en yüksek düzey de
koruyabileceği bir koruma planı geliştirir. Bu plan uyarınca çeşitli yüzey ve tonozlarda eksik bulunan
kısımlara, karakterlerine göre farklı koruma teknikleri uygulanır. Altın mozaiklerin eksik olduğu
bölümler altın varakla tamamlanır ve ardından rulo mühürle üzerlerinden geçilerek mozaik görüntüsü
verilir. En üstüne de cila olduğu tahmin edilen parlak bir katman sürdürülür. Renkli mozaik
taşlarından yapılmış olan haçlar ve narteksteki İmparator Mozaiği de yine altın varakla kaplanır,
ardından varolan bir takım desenlerden alınan örneklere boyanır. Fossati mozaikleri koruyarak
tamamen sıvar ve belli bir ışıkta altın mozaik rengini anımsatan sarı, toprak rengi bir sıvayla çevreler.
Sıvanın üzeri kısmen de restorasyon öncesine ait olduğu sanılan İslami motiflerle bezenir.
Fossati’nin restorasyonundan önceki durum hakkında bilgimiz oldukça zayıftır. 1930’larda
devam eden ve Byzantine İnstitute of America adlı kurum tarafından yürütülen restorasyonlar
sırasında, Fossati’nin mozaiklere kesinlikle müdehale etmediği anlaşılmıştır. Fossati, sallanan bazı
taşları sağlamlaştırıp, durumu çizim ve suluboya resimleriyle tespit etmiş, daha sonra da zarar
görmeyecekleri bir biçimde mozaiklerin üstlerini örtmüştür. Fossati mermer kaplamalarda gördüğü
boşlukları, mermer taklidi stucco lustto adlı teknikle boyamış levhalar yerleştirmek suretiyle
örtmüştür. Bu bağlamda Fossati’nin onarımda bazı yeni alçı frizlerinin dışında orijinal malzeme
kullandığını belirtmek gerekmektedir.

5.3. RESTORASYON YAKLAŞIMI
19.yy’ın birinci yarısında sadece çizimle yapılan restitüsyonun dışında mozaiklerin eksiklerinin
tamamlanmaları sıkça rastlanan bir durumdu.Tümlenmiş bir görüntüye sahip olma isteği sanat
eserinin tamamlanmaları sıkça rastlanan bir durumdu.
Ayasofya’nın restorasyonu, temelinde önemli tarihi, dini ve siyasi nedenler yatan bir defaya
mahsus bir uygulama olmuştur. Ona rağmen Fossati’nin hem teorik bilgileri, hem de uygulamalara
bağlı deneyimleri olmuştur.
Rus restorasyon uygulamalarına bakıldığında, Fossati’nin Ayasofya restorasyonuna bazı
etkileri yansıttığı söylenebilir.
Fossati de Ayasofya’nın kendi özel durumu için geliştirdiği restorasyon planında genelleştirici
arındırmalardan kaçınmıştır. Bu 19.yüzyılın ortası için çok ilerici bir davranış olarak görülmelidir.
Herşeye rağmen Fossati’nin hataları da olmuştur. Örneğin; Ayasofya’nın dış cephesini, Bizans
dönemi taş tuğla kullanımını hatırlatması ve kendisinin de belirttiği gibş binayı daha az masif
göstermesi için yatay şeritlerle boyamış, ayrıca galeride yeniden diktiği sütunların kaidelerini de yok
etmiştir. Yine de Fossati koruma anlaşıyla yapıdan o günün şartlarında olabildiğince çok miktarda
orijinal malzeme kurtabilmiştir. Yapının cami olarak kullanılmasına uygun bir görüntü sağlamaya
çalışırken İslam örneklerinden çok Bizans örneklerine yaklaşmıştır.

5.4. SONUÇ
Elde edilen sonuçların ışığında alsında Ayasofya onarımının kendisi de, 20.yüzyılda yapılan
değişiklerden sonra özgünlüğünü ne kadar koruduğu bilinmeyen, buna rağmen korunması gereken
tarihi bir belgedir. Ayasofya’nın bu günkü hali, Fossati’lerden çok önce başlayan ve yüzyıllar boyunca
yapı strüktürüne ve süslemesine yapılmış olan müdahalelerin bir sonucudur. 19.yy. ortasında yapılan
ona









rım Ayasofya’ya olan teknik ve tarihi ilgiyi tekrar uyandırmış ve bugüne kadar olan gelişimini
etkilemiştir: hem kilise, hem cami, hem de tarihi bir anıt.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder